Kovid-19 salgınından bu yana hükümete yönelen eleştiriler, seçimlerin erkene alınmasında belirleyici faktör oldu.
Haziran 2019'da göreve gelen Başbakan Mette Frederiksen liderliğindeki azınlık Sosyal Demokrat hükümeti, salgında toplumu virüsün mutasyonundan korumak için milyonlarca sağlıklı vizonun öldürülmesi emrini verdiği gerekçesiyle eleştirilerin odağındaydı.
Ayrıca hükümetin merkez sol müttefiklerinden Sosyal Liberal Parti'nin, Frederiksen'in erken seçim çağrısı taahhüdü vermemesi halinde güven oylaması tehdidinde bulunması da erken seçim sürecine ivme kazandırdı.
Seçimde kimler yarışıyor?
Ülkede siyaset çok parçalı ve dağınık bir resim sergiliyor.
Parlamentoda şu anda sağ ve sol blok arasında bölünen 17 farklı parti var. En büyük partinin 48 sandalyesi bulunurken en küçük dört partinin birer sandalyesi mevcut.
Bu seçimlerde 179 sandalyeli Danimarka Parlamentosunda yer edinmek umuduyla 14 parti yarışacak.
Çok dağınık yelpazede bulunan sol partiler içerisinde Alternatif ve Bağımsız Yeşiller gibi yapılar öne çıkarken Muhafazakar Halk Partisi, Sosyal Demokratlar, Sosyal Liberal Parti ve Venstre ise en eski 4 muhafazakar parti olarak faaliyet yürütüyor.
Parlamentodaki parçalı yapı nedeniyle uzun yıllardır hiçbir parti çoğunluk elde edemiyor. Bu durum ise ülkenin azınlık hükümetlerince yönetilmesini ve partiler arası uzlaşıyı zorunlu kılıyor.
Sosyal Demokratlardan mevcut Başbakan Mette Frederiksen de sol partilerin desteğiyle bir azınlık hükümetini yönetiyor.
Son anketler, Sosyal Demokratların diğer sol partilerle birlikte yüzde 50 desteğe sahip olduğunu gösteriyor.
Ancak sağ partilerin de benzer bir oy oranı anketlere yansıyor. Bu nedenle seçimde siyasetin hangi yöne evirileceğini tahmin etmek oldukça zor görünüyor.
Sağlık hizmetleri ve ekonomi beklentilerde önde
Seçim öncesi siyasetçilerin ve toplumun gündemindeki tartışmalar ve beklentiler oldukça farklılık arz ediyor.
Geçmişte her seçim öncesi göçmenlik tartışmaları sıkça gündeme gelirken bu yıl medya, göçmenlik meselesine yeterince ilgi göstermedi.
Bu durum 2015 seçimlerinde yüzde 21 oy alarak parlamentoya 37 temsilci gönderen aşırı sağ göçmen karşıtı Danimarka Halk Partisi'nin oy oranlarının yüzde 3'lere düşmesinden de anlaşılıyor.
Anketlerde sağlık hizmeti, ekonomi, çevre ve iklim, dış politika ve savunma politikaları toplumun beklentilerindeki öncelikli konular.
Buna karşın eğitim, trafik ve ulaşım, sosyal politika, hayvan sağlığı, istihdam ve cinsiyet eşitliği gibi gündemler anketlerde yüzde 10'un altında kalıyor.
Ancak Rusya ile Ukrayna arasındaki kriz nedeniyle güvenlik ve enerji sorunlarının tırmandığı bir dönemde Avrupa Birliği (AB) ile ilişkiler toplumun gündeminde oldukça geride kaldı. TV2 tarafında yapılan ankette katılımcıların sadece yüzde 3'ü AB'nin önemli olduğunu belirtti.
Seçim süreci nasıl işliyor?
Genel seçimlerde Grönland ve Faroe Adaları'ndan ikişer temsilci de olmak üzere parlamentoya 179 milletvekili seçiliyor.
Parlamentodaki sandalyelerin önemli kısmı, doğrudan on seçim bölgesinden orantılı temsille belirleniyor. Buna karşın bunlardan 40 sandalye "yeniden dengeleme" için kullanılıyor.
Partilerin parlamentoda bir sandalye kazanabilmesi için ülke genelinde en az yüzde 2 oy alması gerekiyor.
Seçimler her ne kadar 1 Kasım'da yapılsa da seçim gününde oy kullanamayanlar, bakımevlerinde kalanlar, mahkumlar ve ülke dışında yaşayan vatandaşlar 3 hafta öncesine kadar oy kullanmaya başlayabiliyor.
Yaklaşık 6 milyon nüfuslu ülkede genel seçimlere katılım oranı genellikle yüzde 80'lere ulaşıyor.
Parlamento tarafından seçmenlere her seçim döneminde anayasa ve oylama sürecine ilişkin bilgilendirme amaçlı kitapçık gönderiliyor. Özellikle bu seçimde yeni oy kullananları sürece entegre etme noktasında kritik çabalar dikkati çekiyor.
Seçimlerin ilk ön sonuçlarının seçim günü gece yarısından kısa bir süre sonra, kesin sonuçların ise iki gün içinde açıklanması bekleniyor.
Kesin sonuçların ardından seçimde en çok oyu alan partilerden biri, ittifaklar yoluyla hükümet kurmak için parlamentoda yeterli sandalyeyi bir araya getirme sürecine girişecek.