YAŞAM

10 maddede mutlu evlilik sırları

Evlilikten ne bekliyoruz ? Eşimizden ne bekliyoruz? Beklentilerimiz yaşadığımız hayat tarzına uygun mu ? Mavi düşlerden siyah gerçeklere uzanan bir yol mu yoksa evlilik ? Güzel başlayan ilişkiler nasıl eşlerin birbirlerini hırpaladığı bir savaş arenasına dönüşüyor?

Psikolog Leyla Özcan Sabah.com.tr için yorumladı. İşte Yuvalarınızı cennete dönüştürecek 10 madde

EVLİLİKTEN BEKLENTİYİ YÜKSELTİRSENİZ MUTSUZ OLURSUNUZ 1) Çok keyifli başlayan evlilikleri mutsuz bir hale getiren ilişkiden çok fazla şey beklememizdir. Karşımızdakinden hayatımıza girip her şeyi anlamlı ve heyecanlı hale getirmesini, bizi değerli hissettirmesini, eksikliğini hissettiğimiz duyguları tamamlamasını, yalnızlığımızı gidermesini, annemizin sıcaklığını , babamızın koruyuculuğunu, dostumuzun anlayışını, ve bize henüz tanımlayamadığımız mutluluğu yaşatmasını istiyoruz. Mutluluk çoğu insana göre beklentilerinin karşılanmasıdır. Beklentileri karşılanmayan eş suçlayıcı, sorgulayıcı ve hayal kırıklığına uğramıştır. Karşı tarafa bu kadar yük yüklemiş bir eş haliyle mutsuz olacaktır. Beklentilerinizi en aza indirin ve siz de ruhunuzdan bu yükü atın.

ÖNCE KENDİNİZİ VE EŞİNİZİ KEŞFEDİR. ÖĞRENDİKLERİNİZE ÇOK ŞAŞIRACAKSINIZ! 2) Evlilik bir tanışmadır ve bu tanışma ölene kadar devam edecektir. Çünkü insanın birbirini tanıyıp anlaması bir ömür sürer. Hatta bazen eşlerden biri diğerinin davranışlarının zamanla değiştiğinden şikayet eder. İnsanlar hangi yaşta olursa olsun değişebilir. O sebeble birbirimizle tanışmak bir ömür sürer. Kendisiyle tanışamamış, kendi arzu ve isteklerini henüz anlayamamış birisiyseniz karşınızdakini anlamanız zor olacaktır. İnsan önce kendini anlamalı ve ne istediğini sorgulamalı. İsteklerinin ve beklentilerinin yaşadığı hayat tarzına uygun olup olmadığını değerlendirmelidir. Kendinizi ve eşinizi keşfedin. Tanışırken öğrendiklerinize çok şaşıracaksınız.

TAMAMEN DEĞİŞTİRMEYE ÇALIŞIRSANIZ EVLİLİK ÇATIŞMA ALANI OLUR 3) Evlilikte en ciddi meselelerden biri de karşı tarafı 'olduğu gibi' kabullenmemektir. Bizler evliliğe 'ben eşimin şu huyunu değiştiririm' mantığıyla yaklaşır ve bunu da evlilik sürecinde uygulamaya çalışırsak elbette o ev bir çatışma alanına dönüşecektir. Belli bir yaşa gelmiş kişiliği ve kimliği oturmuş bir bireyin kendi arzu ve isteği dışında değişmesi imkansızdır. Bunun yerine eşimizin varlığını olduğu gibi kabul edip , talepkar davranışlarımız makul olmayan taraflarından vazgeçmeliyiz.

SORUNLARINIZI HERKESİN BİLMESİNE GEREK YOK! 4) Evlilikte yaşanılan sorunlarını en yakın çevremize şikayet mahiyetinde anlatmak ilişkileri olumsuz etkilemektedir. Karı kocanın arasında bir meseleden dolayı anlaşmazlık çıkabilir , bu bir tartışmaya dönüşebilir. Bu tartışmayı anne babaya şikayet babında aktarmak meseleyi 1 iken , 10'a çıkarmaktır. Elbette ki anne babalarımıza danışacağımız hususlar olacaktır. Bazen anne babalar çocuklarını koruma içgüdüsüyle yanlış davranışlarda sergileyebilirler. Dışarıdan bir müdahale her zaman destek niteliğinde olmayabilirler. Eşlerin bu konuda sabırlı ve temkinli davranması gerekir. Tartışmanın ilk harareti güzel bir yemekle nihayet bulabilir fakat aileler müdahale ettiğinde bu her iki tarafında içinde yaralar bırakacaktır.

GÜZEL SÖZ SÖYLERKEN CİMRİ OLMAYIN 5) Evlilikte birbirinize iltifatı ve sözün en güzelini söylemekte cimri olmayın. İlgi görmek herkesin hoşuna gider. Yerinde ve zamanında yapılan bir iltifat yahut takdir en kısa zamanda olumlu yönde karşılığını görür. İncitici, rencide edici ve aşağılayıcı sözler duyguları yoksun bırakır. Duyguları yoksun kalmış bir erkek yada kadın mutlu hissetmediği gibi eşini de mutlu edemeyecek ve pasif davranacaktır.

ANLAMAK İSTİYORSANIZ EMPATİ KURMAYA ÇALIŞIN 6) Karşımızdakini anlamak istiyorsanız empati(duygudaşlık) yapın. Duygudaşlık kendini karşıdakinin yerine koymak ve onun duygularını anlamaya çalışmaktır. Önce 'ben' dememektir. Karşımızdakinin neyi , nasıl anladığını, olaylara nasıl baktığını, hassasiyetlerini, zaaflarını anlamadığımızda karşımızdakine kendimizi yahut anlatmak istediğimizi anlatamayız. O zaman karşımızdaki bizi 'anlamıyor' olur. Fakat karşı tarafı anlamak, karşımızdakinin beklentilerini karşılamak ya da ona hak vermek demekte değildir. Karşı tarafı kendi duygularımız üzerinden algılamamaktır.

MUTLULUĞU MUHAFAZA ETMEK EV MUHABBETİNE BAĞLIDIR 7) Aile saadetini ve birliğini muhafaza etmek ev muhabbetine bağlıdır. Birbirleriyle muhabbet etmeyen, onun yerine her akşamını bir diziyle taçlandıran eşlerin birbirilerini anlamaları neredeyse imkansızdır. Birbirinize en kıymetli varlığınızı yani vaktinizi ayırın. Birlikte yemek yapmakta bir muhabbettir, birlikte çay demlemekte. Demlenen çayda muhabbetleri de demlemek gerekir. Elbette birlikte dizi , film izlemek sinemaya gitmek , dışarıda yemek yemek yada kahve içmekte bir muhabbettir. Fakat evleri hayalet eve çevirmemek gerekir. Eşler işten eve gelirken tatlı bir heyecan ve telaşla koşmalılar ve en rahat ettikleri yerde evleri ve eşlerinin gönülleri olmalıdır.

EŞİNİZ HATA YAPAR, TIPKI SİZİN GİBİ! 8) "Zorlukları karşılamanın iki yolu vardır; ya zorlukları değiştirirsiniz, ya da zorlukları çözmek için kendinizi" diyor Bottome. Geçmişte yaşadığımız sorunları affedememek ve suçlayıcı davranmak karşı tarafı da hırçın ve agresif yapacaktır. Affetmek unutmak demek değildir. Eşiniz hata yapar , tıpkı sizin gibi. Sizi incitecek bir söz söylemiş olabilir. Fakat acıları geçmişte bıraktığımızda, onu ruhumuzda zihnimizde taze tutmak yerine kabul edip affedebildiğimiz de yaşamımız daha huzurlu olacaktır. Dünü unutmalı, bugünü yaşamalısınız. Çünkü, dün ile bugün arasında bir kavga çıkarsa, yarını kaybedersiniz.(Balzac) Zorluklarla baş etmek istiyorsak kendimizi de esnetebilmeliyiz…Unutmamalıyız ki sevgi her zaman karşılık görür, kin de…

KONUŞMAK İÇİN SIRA BEKLEMEYİN, DİNLEYİN! 9) Karşınızdakini dinliyor musunuz , yoksa konuşmak için sıra mı bekliyorsunuz? (Richard Wilkins) Bir sorun olduğunda sadece kendimizi haklı çıkarmaya çalışmak, karşı tarafı haksız görmek , ya da kimin haklı olduğunu ispat etmeye çalışmak sorunu çözmez, aksine daha da zorlaştırır. Her iki tarafta kırıldıktan sonra kimin haklı olduğunun ne önemi kalır ki ? Karşımızdakinin ne söylediğini can kulağıyla dinlemeliyiz. Etkin dinlemenin temelinde saygı vardır. Saygıyla dinlenen herhangi bir insan, kendini değerli hissedecek ve haklı yada haksız olma isteği yerine sorun çözmeye odaklanacaktır.

İYİ BİR İNSAN İYİ BİR EŞTİR ZATEN! 10) Sevgi de güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmekte gece gibi ol, Tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol…Mevla'nın sözleri bütün insanlığa derin bir öğüttür. Aslında en önemlisi önce iyi bir insan olabilmek. İyi ve anlayışlı bir insan, iyi ve anlayışı bir eştir zaten.