Avrupa'yı son 10 senede değiştiren en büyük 10 olay
Avrupa'da son 10 sene içerisinde siyasi ve sosyal yönüyle çok çalkantılı bir dönem geride kaldı. Dünya'da yaşanan iç savaş ve göç dalgasından en çok etkilenen coğrafyaların başında Avrupa yer aldı. Suriye'li birçok mülteci Türkiye ve Kuzey Afrika üzerinden Avrupa'ya akın etti. Rusya'nın Kırım'ı ilhakı, Ukrayna'da yaşanan Maydan olayları, Malta'da devlet ve iş insanları arasındaki gizli ilişkileri açığa çıkaran gazeteci Daphne Caruana Galizia'nın öldürülmesi, Paris, Berlin, Londra ve Nice'de yaşanan terör olayları tüm kıta Avrupa'sında derin yaralar açarken, iklim krizi ve Paris COP 25 Antlaşması birçok ülkede olduğu gibi Avrupa'nın siyasi yönetmeliğinde büyük değişikliklere neden oldu.
İşte euronews'ın haberine göre son 10 senede Avrupayı en çok etkileyen o 10 olay...
Gazeteci Daphne Caruana Galizia suikastı (Malta, 2017)
Kamuoyunda "Panama Belgeleri" diye bilinen olayın Malta ayağına dair yaptığı haberlerle gündeme gelen gazeteci Daphne Caruana Galizia, 16 Ekim 2017'de Bidnja semtindeki evinin yakınında otomobiline yerleştirilen zaman ayarlı bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti.
Galizia, ölümünden 8 ay önce Dubai merkezli gizemli 17 Black Limited isimli şirketin varlığını ortaya çıkarmış ve bunun Maltalı politikacılarla bağlantılı olduğunu iddia etmiş ancak henüz kanıt sunamadan öldürülmüştü. Cinayet sonrası kabinede görevli 3 bakan istifa ederken, Başbakan Joseph Muscat Ocak 2020'de görevi bırakacağını açıkladı. Avrupa basınında geniş yer bulan bu olay devlet ve özel sektör arasındaki gizli ilişkileri, rüşvet ve devlet kurumlarının denetlenmesi gibi konuları yeniden gündeme getirdi.
Brexit: İngiltere önderliğindeki Birleşik Krallık Avrupa Birliği'nden ayrılıyor (2016)
İngiltere'de 23 Haziran 2016'da yapılan tarihi referandumda halk Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma yönünde oy kullandı. Bu olay AB'de bir ilk teşkil ederken yeni bir dönemin de başlamasına neden oldu. Referandum sonrası İngiltere kısaca "Brexit" olarak tabir edilen bu sürece kilitlendi ve ülkedeki bir numaralı gündem konusu bu oldu. Brexit süreci boyunca 2 başbakan işinden oldu ve ülke 2 defa genel seçimlere gitti.
Brexit'in resmi olarak gerçekleşmesi sonrası AB ülkelerinde ekonomik açıdan büyük bir olumsuz etki bekleniyor. Başta Kuzey İrlanda, İspanya ve Fransa başta olmak üzere AB ülkelerinde 1,5 milyonu aşkın İngiliz vatandaşı yaşıyor. Brexit sonrası oturum ve çalışma izinleri riske giren İngiliz göçmenlerin büyük çoğunluğu yaşadıkları ülkelerde AB vatandaşlığına başvurdu. İngiltere ile 27 AB ülkesi arasındaki ekonomik ilişkilerin de Brexit sonrası yavaşlaması bekleniyor. Brexit nedeniyle Kuzey İrlanda ve İskoçya'nın Birleşik Krallık'tan ayrılarak AB üyesi olması da, bu bölgedeki siyasi yapıyı derinden etkileyebilir.
Brexit İngiltere'de o kadar çok konuşulmaya başlandı ki halktan gelen talep üzerine Brexit konusuna hiç değinmeyen ana haber bültenleri hazırlandı. Nihayet İngiltere'de 12 Aralık'ta yapılan genel seçimlerde Muhafazakar Parti sandıktan birinci çıktı ve Başbakan Boris Johnson'ın bu zaferi Brexit tartışmalarına son noktayı koydu.
Paris İklim Antlaşması (2015)
12 Aralık 2015'te 195 ülkenin imza attığı Paris İklim Antlaşması (COP 25) tüm dünyada olduğu gibi Avrupa'da yeni bir dönemin başlamasına neden oldu. Bu kapsamda AB ülkesi birçok ülke neden olduğu karbondioksit salınımını yüzde 1.5 derecenin altına düşürmek için bazı önlemler alırken, özel sektörde de yenilenebilir enerjiye geçişle alakalı önemli çalışmalar yapıldı.
Başta Almanya, İsveç ve Fransa olmak üzere Avrupalı birçok otomobil devi 2020'den itibaren elektrikli araçların seri üretime geçeceğini kaydederken, bazı belediyeler şehirlere girecek dizel ve benzinli araçlara yönelik kısıtlamalar yaptı. Almanya 2030 yılına kadar elektrik enerjisinin yüzde 50'sini yenilenebilir kaynaklardan elde etmeyi planlıyor. Bu kapsamda İskandinav ülkelerinden İsveç ve Norveç yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği elektriği 2020’ye kadar saatte 28,4 terawatt'a çıkaracağını duyurdu.
İsveçli 16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg'in başlattığı eylemler, sadece Avrupa'yı değil tüm dünyayı etkisi altına alarak bugüne kadar yapılan en büyük iklim konulu protesto gösterilerini tetikledi.
#Metoo hareketi ve kadın eylemleri (2017)
Hollywood'un ünlü yapımcılarından Harvey Weinstein'ın kadınlara yönelik yaptığı cinsel istismar suçlarının Ekim 2017'de ifşa olması tüm dünyada büyük ses getirdi. Başta Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmak üzere birçok ülkede kadınlar protesto gösterileri düzenledi, kadınlara yönelik yapılan bu tarz suçlar bir anda gündem konusu oldu. Bu olay, Avrupa'da cinsel istismar kurbanı birçok kadının harekete geçmesini sağladı.
Fransa, İspanya ve İtalya'da farklı adlarda #Metoo hareketi benzeri kampanyalar başlatıldı. İngiltere'de Savunma Bakanı Michael Fallon cinsel taciz iddiaları sonrası istifa etti. Kıta genelinde bu tarz iddialardan dolayı açılan dava sayısında artış görüldü.
Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi (2014)
2014 yılının şubat ayında Ukrayna hükümeti Kırım'da yeşil üniformalı kimliği belirsiz kişilerin devlet binalarını ve kritik noktaları ele geçirmeye başladığını duyurmuştu. Ancak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin üzerinde bayrak ya da arma taşımayan bu askeri üniformalı kişileri başta inkar etse de nisan ayında bu kişilerin Rus askeri olduğu kabul etti. Kırım, Rus askerleri tarafından fiili olarak işgal edilirken 16 Mart'ta yapılan referandumda Kırım halkı yüzde 97 oranında "Rusya'ya katılma yönünde" oy kullandı. Kırım'ın işgali sonrası AB ülkeleri Rusya'ya yaptırım uygularken, bu olay eski Sovyet ülkeleri Litvanya ve Estonya'nın giderek Avrupa'dan uzaklaşmasına neden oldu.
Mülteci krizi (2015-2019)
Suriye'de 2011 yılında başlayan iç savaş sebebiyle resmi rakamlara göre bugüne kadar 5 milyon 683 bin kişi başka ülkelere iltica etti. Bu olay Afganistan, Pakistan, Irak ve Afrika ülkelerinden birçok mültecinin Türkiye ve Libya başta olmak üzere diğer ülkeler üzerinden Avrupa'ya sığınmasına neden oldu. Suriye'deki savaşın şiddetlendiği 2015 ve 2016 yılları arasında bu göç akını doruk noktasına ulaştı. Avrupa'ya doğru gelen bu göç dalgası AB siyasetinde de bölünmelere yol açtı.
Başta Macaristan, Polonya, Danimarka ve Slovakya gibi ülkeler mültecilere kapılarını kapatırken, Yunanistan ve İtalya'da yüz binleri bulan bu göç dalgası bazı ülkelerin sosyal yapısını değişikliğe uğrattı. Almanya mülteci krizini fırsata çevirerek iş gücü açığını çoğunluğu Suriyeli mültecilerle kapattı. Berlin yönetimi bu kapsamda çok kapsamlı bir entegre politikası izledi. Avrupa'daki birçok ülke de mültecilerle ilgili yasal mevzuatta düzenlemeler yapmak zorunda kaldı.
Ukrayna'daki Maydan olayları (2014)
Kasım 2013'te Ukrayna Devlet Başkanı Viktor Yanukoviç'in Avrupa Birliği ile ortaklık anlaşmasına imza atmaması sonrası çıkan olaylar bir anda tüm dikkatleri Ukrayna'ya çevirdi. Avrupa yanlısı yaklaşık 1 milyon Ukraynalı, Kiev'deki Bağımsızlık Meydanı Maydan'da toplanarak AB tarafında olduklarını ve ülkelerinin de bu yönde bir siyaset izlemesi gerektiğini yönünde protesto gösterileri düzenledi. Bu durum Yanukoviç'in Rusya'ya kaçmasına neden oldu ve ülkenin yeni devlet başkanı Petro Poroşenko seçildi. Bu olaylar daha sonra Ukrayna'nın doğusundaki Donbas bölgesinde Rus askerlerle hala devam etmekte olan savaşı tetikledi ve Rusya Kırım'ı ilhak etti.
Avrupa Birliği Komisyonu bu gelişmeler sonrası Ukrayna vatandaşlarına vize uygulamasını kaldırdı ve eski Doğu Bloku bu ülkenin AB'ye katılması yönünde önemli bir adım attı.
Katalonya'nın İspanya'dan bağımsızlık girişimi (2014-2019)
Avrupa'da son yıllarda en çok gündemde kalan konulardan biri de İspanya'nın refah seviyesi yüksek Katalonya Özerk Bölgesi'nin bağımsızlık girişimi oldu. Başta Barselona olmak üzere Katalonya'nın birçok şehri,son birkaç sene boyunca yüz binlerin katıldığı birçok bağımsızlık yanlısı gösterilere sahne oldu. 1 Ekim 2017'de Katalonya yönetimi bir referandum düzenledi. BU referanduma ilgi azdı ancak büyük çoğunluk bağımsızlık yönünde oy kullandı. Bu durum, Madrid hükümetinin pek hoşuna gitmedi. Öncelikle Katalonya Yönetimi Başkanı Carles Puigdemon yakalanma riski gerekçesiyle bazı Katalan siyasilerle birlikte Belçika'ya kaçtı.
Bu olay Avrupa'da uzun süre gündemde kaldı. Bu süre zarfında Katalonya'daki bağımsızlık yanlısı yürüyüşler devam etti ve Madrid'den emir alan polis ekipleriyle Katalan göstericiler arasındaki çatışmalar şiddet olaylarına sahne oldu. Ekim 2019'daysa İspanya Anayasa Mahkemesi, yasadışı bağımsızlık yanlısı girişimlerde bulunduğu ve halkı bu yönde teşvik ettiği gerekçesiyle 9 Katalan siyasinin tutuklanmasına karar verdi.
İran Nükleer Antlaşması (2015-2019)
Uzun yıllar süren müzakerelerin ardından Tahran yönetimi ABD, İngiltere, Fransa, Çin, Rusya ve Almanya ile masaya oturarak İran'ın nükleer aktivitelerini azaltma konusunda anlaşma sağlamıştı. Bu anlaşma kapsamında adı geçen ülkeler İran'a uygulanan ekonomik yaptırımları kaldırma sözü verdi.
Ancak bu anlaşma sadece 2 sene sürdü. Mayıs 2017'de ABD Başkanı Donald Trump anlaşmadan tek taraflı olarak çıktıklarını ve İran ile ticaret yapmaları durumunda diğer ülkelere de ekonomik yaptırım uygulayacaklarını açıkladı. Bu durum İran ile ticaret yapan başta Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesini zor duruma soktu.
Ancak AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, AB'nin İran ile yapılan nükleer anlaşmaya bağlı kalacağını ve ABD’nin ekonomik yaptırımlarına rağmen İran ile yasal olarak ticaret yapmaya devam edeceklerini açıkladı. Bu kapsamda "Instrument in Support of Trade Exchanges" (INSTEX) adında Paris'te bir şirket kuruldu. Fransa, Almanya ve İngiltere'nin başını çektiği 3 Avrupa ülkesi, INSTEX üzerinden İran ile ticari faaliyetlere devam edeceğini açıkladı.
Bir tür takas piyasası oluşturması öngörülen INSTEX sistemiyle, AB'den İran'a ihraç edilen ürünler karşılığında para yerine ürün alınması planlanıyor.
Avrupa'daki terör saldırıları, aşırı sağ ve ırkçılığın artışı
Son 10 senede Avrupa ülkelerinde terör saldırılarında büyük artış görüldü. Bu artış kıta genelinde halkın bakış açısını değiştirdi ve AB siyasetinde etkili oldu. Bu süreçte aşırı sağın eli güçlenirken, mültecilere ve kıta genelinde Müslümanlara olan bakış açısı olumsuz yönde değişti. Avrupa'dan binlerce gencin El Kaide ve IŞİD gibi terör örgütlerine katılması ve bununla beraber AB ülkelerinde yapılan terör eylemleri de milliyetçilik duygularını kabartarak aşırı sağ partilerin sandıkta beklenmedik başarılarına sebep oldu.
13 Kasım 2015’te Bataclan Tiyatrosu binası ve çevresinin yanı sıra Fransa Stadı yakınında koordineli bir şekilde yapılan saldırılarda 130 kişi hayatını kaybetti. Ülke bu acılarla sarsılırken 14 Temmuz 2016'da Nice'de kalabalığın arasına dalan bir kamyon, 10'u çocuk 84 kişinin hayatına mal oldu. 18 Aralık 2016'da Berlin'deki Noel Pazarı'na yapılan benzer kamyonlu saldırıda 12 kişi yaşamını yitirdi. İngiltere'de 2016'da parlamento binası önündeki Jo Cox saldırısı, ve 2017'de gerçekleşen Manchester Arena ile Londra Köprüsü saldırıları kıta genelinde büyük yankı uyandırdı.
Bu olaylar sonucunda Avrupa'da kıta genelinde aşırı sağ ve ırkçı saldırılarda yüzde 320 oranında artış görüldü. Birçok Avrupa ülkesinde mülteci ve göçmen karşıtı gösteriler düzenlendi.