DÜNYA

Rus muhalif siyasetçi Aleksey Navalny kimdir?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in kamuoyu önünde en fazla bilinen muhaliflerinden Yolsuzlukla Mücadele Fonu kurucusu Aleksey Navalny adını 2008 yılında Rus siyasetindeki ve kamu şirketlerindeki yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma uygulamalarını ifşa eden blog yazılarıyla duyurdu. Asıl mesleği avukatlık olan Navalny bu dönemde büyük petrol şirketleri ve bankalara ait ufak hisseler satın almak suretiyle şirket içindeki ve kamu harcamalarındaki boşlukları tespit ederek takipçilerine duyurmaya başladı. Süreç içinde iktidardaki Birleşik Rusya Partisi'nin muhalif seslerinden birine dönüştü ve yürüttüğü yolsuzluk karşıtı kampanyalarla o dönemdeki parti lideri Vladimir Putin'in en keskin eleştirmenlerinden biri haline geldi.

Protestolar, gözaltılar, davalar ve saldırılar 2011 yılındaki parlamento seçimleri öncesinde takipçilerine iktidar partisi dışında herhangi bir partiye oy vermeleri çağrısında bulunan Navalny, parlamento binası önündeki bir protesto gösterisi sırasında tutuklanarak 15 gün hapis yattı. Usulsüzlük iddialarının dile getirildiği seçimlerde Birleşik Rusya Partisi oy kaybına uğradı. Navalny ise salıverilişinin ardından, seçim sonrası düzenlenen 120 bin kişinin katıldığı dev protesto gösterisinde ön sırada yer aldı. 2012 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimlerini kazanan Putin, Navalny'nin geçmiş çalışmalarına dair soruşturma başlattı. Kirov'da bir yolsuzluk suçu sebebiyle beş yıl hapis cezasına çarptırılan Navalny, ertesi gün bir üst mahkeme tarafından salıverildi.

İlk sınavı Moskova belediye başkanlığı seçimlerinde verdi Yaşanan hukuki sürece rağmen, 2013 yılında Moskova belediye başkanlığı seçimlerine katımasına izin verilen Navalny, seçimi yüzde 27 oy alarak, Putin'in adayı Sergei Sobyanin'in ardından ikinci sırada tamamladı. Kremlin'in kontrolündeki geleneksel medyanın desteği olmadan, yalnızca sosyal medya ve internet üzerinden sesini duyurmaya çalışan siyasetçinin aldığı sonuç birçok çevre tarafından büyük başarı olarak nitelendirildi.

2017 yılı Navalny için hareketli geçti Bu başarısından güç alarak devlet başkanlığı koltuğunu hedefleyen muhalif siyasetçi için özellikle 2017 yılı hareketli geçti. Şubat 2017'de ülke çapında onlarca kentte başlayan ve binlerce kişinin gözaltına alındığı dev yolsuzluk karşıtı gösterilerde başı çeken Navalny, Başbakan Dimitri Medvedev'i milyar dolarlık emlak imparatorluğu ile bağlantısını ortaya koyan yazıları sebebiyle kışkırtıcı rol oynadığı gerekçesiyle tutuklandı. 15 gün sonra salıverilen Navalny seçim ofisini açarak devlet başkanlığı seçimi için kampanya çalışmalarına başladı. Mart 2017'de ise sokakta saldırıya uğradı. Sibirya'da halkla görüştüğü sırada, yoldan geçen biri Navalny’nin yüzüne yeşil renkte antiseptik sprey sıkması üzerine yaralandı. Bütün çabalarına rağmen 2018 devlet başkanlığı seçimlerine aday olarak katılmasına izin verilmeyen. muhalif lider, seçimin boykot edilmesi çağrısında bulundu.

Daha önce de zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılmıştı Ağustos 2019'da bir protesto gösterisi sonucu tutuklanarak 30 gün hapis cezasına çarptırılan Navalny aniden rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Navalny hapisahanede zehirlendiği iddiasıyla hükümeti suçladı. 4 Haziran 1976'da Moskova yakınlarında dünyaya gelen Navalny eşi ve iki çocuğu ile halen Moskova'da yaşıyor. Navalny aynı zamanda henüz Rusya Adalet Bakanlığı tarafından resmi olarak tescil edilmeyi bekleyen Rusya'nın Geleceği Partisi'nin lideri. Defalarca tutuklanan, mahkemeye çıkan, hapis yatan, saldırıya uğrayan ancak siyasetteki mücadelesinden yılmayan Navalny ve destekçileri son olarak "yabancı ajan" listesine eklenmişi. Navalny'nin ofisi geçtiğimiz yıl sonunda para aklama iddiasıyla aranmıştı.

Milliyetçi kimliğiyle öne çıkıyor Keskin, alaylı dili ve kullandığı modern iletişim araçları ile özellikle genç seçmen üzerinde etkili olan Navalny milliyetçi görüşleriyle dikkati çekiyordu. Başka muhalif siyasetçilerin aksine Rusya'dan ayrılmayacağını ve mücadelesini ülkesinde sürdüreceğini vurgulayan muhalif liderin Rusya'nın Kırım'ı ilhakı sonrasında "Gerçek şu ki Kırım şimdi Rusya'nın bir parçasıdır. Kırım bizimdir" sözleri özellikle liberal kesimnde soru işaretlerinin oluşmasına neden olmuştu.