İsveçliler soğuk havaya ve kısa günlere rağmen eğlenmenin formülünü bulmuş; sıcak saunalarda ısınıp, ardından buz gibi göllerde yüzerek kışa meydan okuyorlar. Yazın güneye inmek yerine daha da kuzeye çıkıp, Baltık Denizi’ndeki yazlıklarına göç ediyorlar. Tatlı ve şekerleme yemeğe bayılıyorlar; bunu yaparken de işin aceleye getirilmesini istemiyorlar. İsveçliler hem ellerindekilerin değerini hem de onlarla keyif alabilmeyi çok iyi biliyor. İşte kış aylarında yaptığım eğlenceli İsveç yolculuğum..
Stockholm’deki ilk günümüzü biz de İsveçliler gibi telaş yapmadan, gün ışığının tadına vararak çıkartmak istedik.
Kahve ve böğürtlenli çöreklerimizi alarak şehirdeki “Humlegården” parkına gittik; ahşap banklardan birinde oturup, sadece sohbet ettik ve etrafı seyrettik. İsveçliler bu ritüele “kahve içerek zamanı yavaşlatmak” anlamına gelen “Fika” molası diyorlarmış; anlamını kaybetmemesi için de başka dillere çevrilmesini istemiyorlarmış.
Stockholm limanı: Tekne turu
Ertesi gün şehri denizden seyretmek için üç saatlik bir tekne turuna çıktık. İsveç’in Baltık Deniz’inde 30,000’e yakın irili ufaklı adası varmış. Bunların çoğu sık ormanlarla çevrili; içlerinde kırmızı renge boyanmış deniz fenerleri ve tek katlı ahşap evler var. Suyun kenarındaki evler özel iskelelerine yelkenlilerini ve teknelerini demirlemişti. Bu adalar İsveçlilerin yazlığıymış; yazın buralar hep yüzen, piknik yapan, bisiklete binen yerli halkla dolduğu için, Stockholm’ün şehir merkezi iyice boşalırmış.