Sovyetler Birliği'nin dağılması ile birlikte, ABD ile Rusya arasında biten soğuk savaş yerini kontrollü korku politikasına bıraktı.
İkinci dünya savaşı sonrası 'Kominizim gelecek' korkusuyla iki kutuplu yönetilen dünya son 30 yıldır, kötü adam ve beyaz atlı prens mantığı ile yönetiliyor.
ABD'nin Arap milliyetçiliğini destekleyerek Irak'ta başa getirdiği Saddam Hüseyin'i işi bittikten sonra nasıl yok ettiğini bir hatırlayalım.
Wikileaks'da yayımlanan belgelere göre, 1990 yılında ABD, Saddam'ı gizli destekleyerek Kuveyt'i işgal ettirmiş. İşgalin arkasında kendi olduğu halde Saddam'ın derhal Kuvvet'ten çıkmasını isteyen ABD, dünya kamuoyunu buna inandırmak için tam bir ay gazeteler ve televizyonlar aracılığı ile insanlara korku pompalanmıştı.
O zamanlar sosyal medya olmadığı için insanlar olayları gazete ve televizyondan takip ediyordu. Hafızamda kaldığı kadarıyla 1990 yılında bütün dünyada olduğu gibi memleketim Kulu'da tamamen toplum bu olaya konsantre olmuştu. Her gün Saddam'la yatıp, Saddam'la kalkıyorduk.
Gazete ve televizyonlarda; ABD'nin herhangi bir müdahalesi sonrası Saddam'ın yakın komşu ülkelerin yanı sıra, Ankara'dan Paris'e kadar bir çok ülkeyi vuracak kimyasal madde taşıyan güdümlü füzelerin bulunduğunu aktarılıyordu. Saddam'ın ağzından '' Hiç acımadan bütün ülkelere kimyasal füzelerle vuracağım'' açıklaması boy boy fotoğraflarla yayımlanıyordu.
Her gün topluma 'Saddam'ın kimyasal silah korkusu' ince ince işlenirken, insanlar marketlere akın etmiş,yağ, un, şeker ve makarnaları bitirmişti. Kulu'da da durum böyleydi. Hatta Saddam'ın kimyasal silahlarından korunmak için basında maddelerle bilgelendirme kılavuzu yayınlanmıştı. Bundan dolayı millet kalın naylonlar satın alarak kapısını penceresini sıkı sıkı kapatmıştı. Naylon, çıta ve çivi satışları patlamıştı. Piyasada gaz maskesi bulmak oldukça zorken, gaz maskeleri kara borsaya düşmüştü.
Bir ay sonunda korkan insanlar Saddam'a karşı kendilerini kurtaracak beyaz atlı prensini beklemeye başladı. İşte o an ortaya ABD çıktı ve 1 haftada Saddam'ı yerle bir etti.
Dünya televizyonlarında ilk defa naklen verilen savaş sonrası Saddam'ın kimyasal madde taşıyan füzelerinin olmadığı ortaya çıktı. Hatta Saddam'ın karşılık verecek hiç bir askeri gücü olmadığı gözlendi. Sadece ABD'nin verdiği elma kokulu kimyasal bombalar bulundu. Bu bombaları da Saddam Halepçe'de Kürt çocuklarının katliamında acımasızca kullandı.
ABD, petrol kuyularına çöktü. Soğuk savaş sırasında Rusya'ya karşı ABD şirketlerinin ürettiği miadi geçmiş silahlar Saddam korkusu ile körfez ülkelerine satılarak müthiş bir gelir elde edildi. Irak savaşınında maddi faturası Suudi Arabistan'a ödetildi.
Olaylar durulduktan sonrada dünyaca ünlü basın organları Saddam hakkında yaptıkları yalan haberleri birbir itiraf etti.
Buradan yola çıkarsak her 10-15 senede bir üst akıl dünyada kontrollü bir korku politikası uyguluyor. Saddam'dan sonra 2000 yıllarında ikiz kulelerin vurulması, 2008'de ağır faturaların ödendiği küresel ekonomik kriz, 2020'de ise koronovirüsü.
En korkutucu ise koronovirüsü oldu. Kim üretti, nasıl üretildi bilmiyorum ama sosyal medyanın da büyük etkisi ile koronovirüsü korku boyutu çok yüksek oldu.
Bundan sonra ne olur, insanlar biraz daha korkutulduktan sonra ülkelerden hızlı biçimde virüsü taşıyan hastaların iyileşerek taburcu olduğu haberleri verilmeye başlar. Her gün bu haberler genişletilerek verilirken, yasaklar yavaş yavaş kalkar ve yeniden normale dönülmeye başlar.
Tabii bunun çok büyük ekonomik ve siyasi etkileri olacaktır. Birileri batarken birleri krizi fırsata çevirerek büyük kar sağlayacaktır. Ezilenler ise yine bu senaryoda da piyon rolü oynayan orta ölçek gelirli insanlar olacaktır.
Bu sefer oynanan kumar çok büyük. Bu olaydan kimler, hangi güçler karlı çıkacak okları takip etmeye devam edelim.