Öncelikle şunu baştan belirteyim. İsveç karşıtı, İsveç'i sevmeyen ya da İsveçle bir derdi olan biri değilim. Can alan bu süreçte yedi yabancı kadar soğuk kanlı ama en yakınını kaybetmiş kadar da duygusalım...
Yazdıklarımın da sonuna kadar arkasında dururum ve yanılmayı da canı gönülden temenni ederim...
Elbette yazdıklarıma herkes katılacak ya da en iyi ben biliyorum diye bir iddiam yok. Ancak aklın yolunun bir olduğu bir gerçeğe bakınca, tüm dünyanın aksine hareket eden İsveç kendi başına bu kadar zeki olamaz her halde öyle değil mi? Bu kadar zıt hareket etmesi nedeniyle tırnak içinde epeydir "dünya delisi" ilan edildiğini farklı ülke yönetimleri, sağlık otoritelerinden duyuyoruz.
Karantinaya rağmen fazla can kayıpları veren bazı ülkelerden İsveçle ilgili övgülerde duyuyoruz. Ancak o ülkeler başta ipin ucunu kaçırdığı için toparlayamadılar ve karantinaya girmeselerdi muhtemelen çok daha ağır can kayıpları yaşayacaklardı.
Nüfus oranına göre İsveç'te ölüm oranları her ne kadar küçük gösterilse de vaka nüfus denklemiyle yüzde 10 üstünde olduğu gerçeği nedense dillendirilmiyor.
Bir önceki yazımda yapılan yorumlara baktığımda katılan/katılmayan olmuş ve eleştiri getirenlerin yorumları da beni mutlu etmiştir. Eleştirel bakış açılarının elle tutulur yanı olsun olmasın en azından gündemi dikkatli irdeleme ve daha somut şeyler çıkarmak adına katkı sağlayıcı oluyorlar.
Anonim olarak yorum yapan bir okuyucumuz olmuş. Keşke adını açıkça yazsaydı da burada adını anmış olsaydık. Neyse önemli değil, "Belliki yazarın canı yanmış ama bizde İsveç'te yaşıyoruz durum böyle değil" şeklinde yoruma başlayıp sonrası bla bla bla.
Evet gerçekten canım çok yandı ve yanıyor. Bence vicdan sahibi olan her insanın canı yanmıştır ve yanmalıdır. Kaybolan insanların hayatları nasıl canım yanmasın?
Neyse ayrıntılara gelelim...
Koronavirüs vakalarının görüldüğü günden bu yana fazla kısıtlamaya gitmeden kısmen Hollanda ile benzerliği bulunan ama tabir yerindeyse dünyanın tamamen tersine benzersiz bir şekilde süreci yöneten İsveç'te farklı sesler çıkmaya başladığını görüyorum.
Nabız tutabildiğim ve verileri yorumlayabildiğim kadarıyla önümüzdeki bir kaç hafta içinde çok daha yüksek sesler çıkacak.
Neden ve nasıl mı?
Özellikle olumsuzluk ve salgını kendi haline bırakmışlık durumu bahse konu olduğunda İsveç her geçen gün daha fazla parmakla gösterilmeye başlandı.
Endişe ve olumsuzluk örneğinde işaret edilen İsveç'in tüm dünya aksine hareket etmesi biraz daha farklı değerlendirilmeye başlandı. Temenni ederim ki bu süreçten güçlü ve kazançlı bir şekilde çıksın ama insanların ölümüne göz yummadan!
En yakınlarından örnek vereyim: Norveç, Danimarka ve Finlandiya, aynı kültürün parçası, aynı medeniyetin hamuru ve aynı coğrafyanın mayası olan bu ülkeler koronavirüs konusunda İsveç ile tamamen zıt süreci yönetip ve İsveç'i çok sert şekilde eleştirerek suçluyorlar.
Burada kısa bir bilgi vereyim: İsveç'teki can kayıpları Norveç, Danimarka ve Finlandiya toplamının neredeyse üç katıdır.
Norveç 182, Danimarka 370, Finlandiya 141, İsveç 1765 can kaybı vermiştir.
Norveçli uzmanlar koronavirüs kısıtlamasına gitmediği için İsveçliler hükümetlerine "İnsan hayatının kaç para olduğunu sormalılar" dedi.
Danimarkalılar "İsveç'i izlemek korku filmi izlemek gibidir" diyor. Bunların söylenmesi çok uzak değil ya da söylendikten bu yana İsveç daha iyiye gitmedi.
Tespit edilmiş vaka 15 bin üzerinde ki gerçek rakamların tespit edilen vakalardan çok fazla olduğunu Halk Sağlığı Kurumu kendi ağzıyla doğruladı. Ay sonuna kadar Stockholm'de 600 bin insanın enfekte olmasını bekliyoruz dediler. Dikkat edin sadece Stockholm'de diyorlar ama biliyoruz ki Stockholm'de enfekte olan insan sayısı 600 binin zaten üzerinde olan araştırmalar var. İsveç'te koronavirüsün yaklaşık 1 milyon insana bulaştığı resmi olmamakla birlikte bazı kaynaklada fısıltı şeklinde konuşuluyor. Bu fısıltılar bence çok geçmeden yüksek sese dönüşecektir.
İsveç'te bence birçoğumuzun gözden kaçırdığı bir gerçek var.
İsveçliler mesele ülkeleri olduğunda kan kussalar tüm farklılıklarını bir kenara bırakırlar ve canları yansa bile adeta gülümseyerek acılarını yutarlar ama asla belli etmezler, bizim toplumsal alışkanlığımız gibi birbirine atıp tutmazlar. Bu yönleriyle kendilerini tebrik ediyorum. Ancak bu gerçeklerin üzerini örtmeye yetmez en azından koronavirüs bunun örtünmesine çok müsaade edecek bir salgın değil gibi duruyor.
Bence İsveç yavaş yavaş çark etmeye çalışıyor. Bugün meclisteki parti liderleri bir görüşme gerçekleştirdi. Alınan kararların yansımalarını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak gerek meclis değerlendirmesi gerekse bugünkü bilgilendirme toplatısından sonra bazı gazeteciler deyim yerindeyse delirdiler.
Örneğin: İsveçli serbest gazeteci Emanuel Karlsten, Devlet epidimiyoloğu yardımcısı Anders Wallensten'nin yaptığı sunumu ve örneklemeleri çılgınlık olarak niteledi.
Şuraya bir paragraf açmak isterim. Son zamanlarda dikkat ettim. Anders Tegnell'in katılmadığı her toplantıda ölü sayısı çok yüksek açıklanıyor. Mesela bugün son 24 saatte 185 kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Bu şahsen benim dikkatimi çekti umarım tesadüftür.
Neyse devam edelim...
Sürü bağışıklığı modelini kabul etmeyen ama aynı zamanda bunu uygulayan İsveç sağlık otoritesinin başkent Stockholm'de enfekte olan insan sayısının 600 binlerle ifade etmesi nasıl açıklanabilir?
Gazeteci Emanuel Karlsten'in tepkisinden bir kaç saat sonra yanlış bilgilerin sunumda yer aldığı belirtilerek durum farklı bir çizgiye çekildi.
Akşam saatlerinde Stockholm bölgesi web sayfasında bazı bilgiler paylaştı ve çağrıda bulundu lütfen buradan okuyun ben bir şöylemim.
Hazırlamaya devam ettiğim ve henüz tamamlayamadığım bazı verileri nasipse sonraki yazıma yetiştirerek ciddi kaynaklarıyla birlikte yayınlayacağım.
Sağlıkla kalın ve lütfen bu süreçlerde farklılıklarınızı bir kenara bırakarak bu sürecin sağlıklı atlatılması için hep birlikte sağlık otoritelerinin tavsiyelerine uyarak ve kendimizi koruyarak mücadele edelim.
Unutmayın: Bu süreçte kendini korumak, başkasını da korumaktır.